Danışma Süreci İle İlgili Merak Edilenler

Psilolojik danışma süreci bireyin kendini ve çevresini daha iyi tanımayı sağlayan, problemlerine farkındalık kazanarak çözümler üretebilen profesyonel bir yardım sürecidir. Psikolojik yardım talep eden kişi hasta değil Danışandır. Danışan, Mevcut problemlerine profesyonel bir bakış eşliğinde sağlıklı çözümler bulmaya çalışan farkındalıklı kişidir. Psikolojik danışma süreci dert anlatmak ve sorunlar paylaşmak değildir. Danışmanınız sorunlarınıza uygun müdahale teknikleri uygulayarak kalıcı, alternatif ve işlevsel çözümler üretebilmenize yardımcı olur. Psikolojik danışma sürecinde Danışman, sorunlarınızı sizin adınıza çözmez. Danışma sürecinde elde ettiğiniz becerileri günlük hayatınızda uygulayarak sorunlarınıza uygun çözümler üretmenizi ve bu çözümleri davranışa dökebilmenizi sağlar.

Bireyin kendini tanımak, içinde bulunduğu mevcut durumdan daha iyiye ulaşmak, değişim ve gelişim göstermek ve rahatsızlık hissinden kurtulmak gibi benzer her hangi bir düşüncesi var ise psikolojik yardım talep edilmelidir. Kişinin; kendini mutsuz hissettiği, sorunlarıyla baş etmekte zorlandığı her problem, duygu, düşünce ve davranış psikolojik danışma sürecinde ele alınması gereken konulardır.

Psikolojik Danışma sürecinde sizin konuşmak istediğiniz her konu dikkatle dinlenir ve profesyonel bir şekilde ele alınır.  Yapmanız gereken önceden planlanan oturum saatlerine zamanında ve düzenli gelmenizdir. Oturuma gelemeyeceğiniz her hangi bir erteleme durumunda oturum saatinden bir gün öncesinde veya mümkün olduğunca erken bir zamanda psikolojik danışmanınıza bildirmeniz gerekmektedir. Ayrıca danışma sürecine aktif, istekli ve çabalayan, danışmanınızla işbirliği kurabilen bir tutumla katılım sağlamanız, sürecin daha hızlı ilerlemesine ve danışma sürecinden beklentinizin en üst düzeyde karşılamasına yardımcı olur.

Psikolojik yardım süreci danışanla danışmanın ön görüşme gerçekleştirmesiyle başlar. Bu görüşme; danışan ve danışman arasında terapötik ilişkinin kurulmasını, danışanın sorunu ile ilgili geniş öykünün alınmasını, danışanın terapiden beklentilerinin konuşulmasını ve danışana uygulanacak en uygun terapi yöntemi ile ilgili bilgi verilmesini içerir. Görüşmeler düzenli aralıklarla 50-60dk arası gerçekleştirilir. Görüşme aralığının sıklığı terapi sürecine göre değişim gösterebilmekte olup genel olarak haftada bir şeklinde belirlenir. Kişi, terapiden beklentisini karşılamış, yardım sürecinin problemlerine çözüm olabilme becerisini kazanım sağlamış, kendisi ve çevresi ile ilgili mutluluk ve iyilik hali artmış ise sonlandırma gerçekleştirilir. Sonlandırma süreci, danışanla son oturumdan bir önceki oturumda konuşulur ve danışman sürece danışanını hazırlar.

Danışma Teknikleri İle İlgili Merak Edilenler

Ebeveynler çocukları ile ilgili dönem dönem sorunlar yaşayabildiği gibi çocuğun sosyal duygusal ve zihinsel gelişimini olumsuz etkileyen travmatik yaşantılar da geçirebilmektedir. Ayrıca ebeveyn bazen çocukta olumsuz etki alanı oluşturacak problem kaynağını fark edemeyebilir. Bu ve benzeri durumlarda daha çabuk göze çarpan meydana gelmiş davranış problemleridir. Çocukta her hangi bir öfke, saldırganlık, alt ıslatma, yalan söyleme gibi davranış problemleri varsa ve müdahele yöntemleri denemiş olmanıza rağmen çözüm sağlanmamışsa oyun terapisi yöntemine başvurmanız gerekmektedir. Ayrıca 2-10 yaş grubundaki çocuklara uygulanan bu yöntem; çocukta hiç bir davranış problemi olmasa da çocuğun gelişimini takip etme ve destekleme , geleceğe yönelik psikolojik sağlamlığını ve ebeveyni ile ilişkisini güçlendirme, çocuğa günlük yaşamda kullanabileceği problem çözme ve baş etme becerileri kazandırma konusunda fayda sağlamaktadır. Bu çerçevede her çocuğun oyun terapisi ise desteklenmesi önemlidir.

Çocuklar terapiye gelirken daha önce hiç görmedikleri bir ortamla karşılaşır, orada neden olduklarını sorgular ve bu sorularına cevap ararlar. Çocukların zihnine net ve sade bilgiler sunmak aradıkları cevabı bulmalarına yardımcı olur. Ebeveynler çocuğa gidecekleri yer ile ilgili nasıl bir yer olduğu, orada ne yapacağını ve kimin olduğunu çocuğun gelişim dönemine uygun anlayabileceği bir dilde ifade etmelidir. Kesinlikle çocuğu başka bir yere götürüyormuş gibi yapılarak terapiye getirilmesi sağlanmamalıdır. Örneğin; oyun terapisine getirilecek bir çocuğa” Seninle birazdan bir yere gideceğiz, burada oyun oynayacak ve bir süre zaman geçireceksin, senin oyununa eşlik edecek bir oyun ablası olacak, ben seni oyun odasının dışında bekliyor olacağım ve oyun saati bittikten sonra tekrar eve döneceğiz” denilmelidir.

Psikolojik danışmada kullanılan terapi ekolleri çeşitlilik göstermektedir. Bu ekollerin tek birinin doğru ve her danışana uygun olduğu söylenilemez. Danışanların; sorunları, gündemleri ve kişilik özellikleri dikkate alınarak uygulanacak yöntem ve yöntemler belirlenir. Danışanla gerçekleştirilen ön görüşme sonrası danışana ve problemin çözümüne en uygun teknikler kullanılmaya karar verilir ve süreç işlemeye başlar. Danışma sürecinde eklektik yöntemleri benimseyen bir danışman sorunun çözümüne geniş perspektiften bakarak ilerlemekte zorluk yaşamaz.

Kaygı bozukluğu, kişinin duygu, düşünce ve davranış üçlüsüne rahatsızlıklar veren, günlük rutin hayatındaki basit işleri ve aktiviteleri yapmasını zorlayan sürekli hale gelmiş bir endişe ve korku halidir. Anksiyete bozukluğuna sahip kişiler, herhangi bir durumu zihinlerinde en kötü senaryoyla canlandırırlar. Ve sürekli bu düşünme biçimi; Ya olursa…? İle başlayan cümlelerle kendini tekrarlar. Kaygı bozukluğunda; nefes almakta güçlük çekme, konsantrasyon problemi, anı yaşayamama, sürekli gelecekle ilgili olumsuz, endişeli düşünceler, kendini huzursuz, rahatsız ve gergin hissetme, uyku düzensizliği, el ve vücut titremesi ve kalp atışında hızlanma gibi belirtiler yer almaktadır. Ayrıca kaygı bozukluğu yaşayan kişinin kaygısının artacağı ortam ve etkinliklerden de uzak durduğu görülür. Bu belirtilerin bir çoğunu gösteren kişinin, psikolojik yardım alması gerekmektedir.

Farklı bir soru sormak ister misin?